NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
47 - (1532) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
يحيى بن سعيد
عن شعبة. ح
وحدثنا عمرو
بن علي. حدثنا
يحيى بن سعيد
وعبدالرحمن
بن مهدي. قالا:
حدثنا شعبة عن
قتادة، عن أبي
الخليل، عن
عبدالله بن
الحارث، عن
حكيم بن حزام،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. قال
(البيعان بالخيار
ما لم يتفرقا.
فإن صدقا
وبينا بورك
لهما في
بيعهما. وإن
كذبا وكتما
محقت بركة
بيعهما).
[ش
(بينا) أي بين
كل واحد
لصاحبه ما
يحتاج الى
بيانه من عيب
ونحوه في
السلعة
والثمن.
(محقت
بركة بيعهما)
أي ذهبت
بركته. وهي
زيادته ونمائه].
{47}
Bize Muhammed b. Müsennâ
rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den rivayet etti. H.
Bize Amr b. Alî rivayet
etti. (Dediki): Bize Yahya b. Saîd ile Abdurrahmân b. Mehdî rivayet ettiler.
(Dedilerki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Ebu'l-Halîrden, o da Abdullah b.
Hâris'den, o da Hakîm b. Hizâm'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
naklen rivayet etti:
«Alış veriş yapanlar
birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler. Eğer doğru söyler ve (her şeyi)
beyân ederlerse satışlarında kendilerine bereket verilir; yalan söyler ve
(hakikati) gizlerlerse satışlarının bereketi gider.» buyurmuşlar.
(1532) - حدثنا
عمرو بن علي.
حدثنا
عبدالرحمن بن
مهدي. حدثنا
همام عن أبي
التياح. قال:
سمعت عبدالله بن
الحارث يحدث
عن حكيم بن
حزام، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثله.
قال مسلم بن
الحجاج: ولد
حكيم بن حزام
في جوف الكعبة.
وعاش مائة
وعشرين سنة.
12
- باب من يخدع
في البيع.
{…}
Bize Amr b. Alî rivayet
etti. (Dediki): Bize Abdurrahmân b. Mehdî rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmâm,
Ebu't-Teyyâh'dan rivayet etti. Demişki: Abdullah b. Hâris'i, Hakîm b.
Hizâm'dan, o da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu hadîsin
mislini rivayet ederken dinledim.
Müslim b. Haccâc der ki:
«Hakîm b. Hizam Kâ'be'nin İçinde doğmuş ve yüz yirmi sene yaşamıştır.»
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Buyu'» bahsinin bir iki yerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Buyu'»da; Nesâî
«Buyu'» ve «Şurût» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Beyandan murâd: Malın
veya ona bedel verilen şeyin kusurunu ve sâir îzâha muhtaç yerlerini bildirmektir.
Alış verişi yapanlar buna riâyet ederlerse yaptıkları alış verişin bereketini
görürler; gerek satılan malın gerekse ona mukabil verilen semenin hayır ve
menfaati çoğalır; riâyet etmedikleri takdirde o işten bir hayır ve bereket
görmezler. Biri riâyet eder; diğeri etmezse, riâyet etmeyen hayır görmez.
Hadîsin zahiri bunu İktizâ ederse de doğru söyleyenin yine de ötekinin şerrine
uğramasından korkulur.
Hadîs-i şerîf hüküm
itibariyle bundan önceki babın rivayetleri gibidir. Yâni bu rivayetlerle istidlal
eden cumhuru ulemâ: «Alış verişte muhayyerlik, iki tarafın bedenen
birbirlerinden ayrılmasına kadar devam eder.» demiş; Hanefîler'le diğer bir
takım ulemâ ise bunu kabul etmeyerek, akdin icâb ve kabul ile tamam olduğunu,
akdi yapanlardan birine hıyar-ı meclis denilen meclis muhayyerliği tanımanın
öteki tarafın hakkını iptal edeceğini, bu ise Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'m: «İslâm'da zarar ve mukabele bizzarar yoktur.» hadîsiyle nehî
buyurulmuş olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre bu hadîsler hıyâr-ı kabule
hamledilirler. Filvaki' taraflardan biri diğerine satılan malın kabulü
hususunda muhayyerliği şart koşarsa, satış meclisinde bulundukları müddetçe her
birine muhayyerlik hakkı sabit olur. Meclisten murâd akdi yaparken bulundukları
vaziyettir. Meselâ akdi otururken yaparlarsa bu hâl bir meclis, ayakta
yapmaları dahî bir meclis sayılır. Vaziyeti değiştirmek meclisin sona ermesi
mânâsına gelir. Şu halde oturanın kalkması, ayakta olanın yürümesi veya
satıştan başka bir işle meşgul olması meclisi bozar. Hanefîler bu hususta bâzı
âyetlerle de istidlal etmiş; ezcümle: «Akidleri îfâ edin!» âyet-i kerîmesi üzerinde durmuş; ve: «Satış
da ifâsı gereken bir akiddir; muhayyerlik isbâtı buna münâfîdir.» demişlerdir.
Fakat Şâfiîler'den Nevevî bunu kabul etmeyerek: «Bu sahîh hadîsler onların
kavlini. reddetmektedir; bunlara verecek sahîh cevapları da yoktur.» diyor.
Bu hadîs müslümana
dürüstlüğün vâcib olduğuna da delildir. Bu bâbta asıl olan dürüstlüktür. Cerîr
(Radiyallahu anh) :
«Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e söz dinleyip itaat edeceğime dâir bey'atte bulundum. Bana
her müslümana karşı dürüst hareket etmemi şart koştu.» demiştir. Bu hususta
başka hadîsler de vardır.